Altınoluk Köyü, Kaz Dağları'nın yamaçlarına yerleşmiş Ege Denizi'ni seyreder.
Yokuşlu yollarını inmek te çıkmak ta zordur.
Biz çocukken bu yolları aşmak daha da zordu. Çünkü sokaklar kocaman dere taşları ile kaplıydı. Sanki minik dağların üzerinde yürür gibiydik. Her bir taş ayaklarımızın altında kocaman bir kayaydı.
Hemen hemen her noktasından Ege Denizi'ne bakan bu köyün bitiminde zeytin ağaçlarından bir halı seriliydi denize kadar. Ve yerdeki kocaman taşlara basar gibi ağaç öbeklerinden sekerek denize ulaşabilirmişim gibi gelirdi bana.
O zor yürünen sokaklarda biz atlaya zıplaya ilerlerken yaşlı teyzeciklerin yanlarından geçerdik bazen.Onlar her gün ,hiç üşenmeden , köyün yokuşlu yollarını ,bazen bir ekmek almak ,bazen bir tanıdıkla sohbet etmek için inerlerdi.
Hava ne kadar sıcak olursa olsun, üstlerine , sadece Altınoluk'ta gördüğüm siyah hafif parlak bir kumaştan yapılmış , kıvraklarını giyerlerdi.Gölgelerde soluklana soluklana inip çıkarlardı yokuşları.
Kaz Dağları'nın temiz havasından mıdır , zeytinyağının şifasından mı bilinmez bu teyzecikler bir yaşa kadar yaşlanır ve orada uzunca bir süre takılı kalırlar.Mesela çocukluğumdan beri yaşlı olduğunu bildiğim bir kaç teyzecik var ki hala yaşıyorlar ve köyün yokuşlu yollarını inip çıkıyorlar.
Bu teyzeciklerin ya yaşları siyah kıvraklarının altında saklı ya da zor yolları aşmayı iyi biliyorlar.
|
Ben ve ablam köy sokaklarında |
|
Sıra Odalar Sokağı |
|
Ablam köyün taşlı yollarında |